ERKAN

 


SiiRLeR
 

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

N

Nafile

Kaçır gözlerini
Görmemek için
Kızıl kor alevleri
Sana yanan bağrımdan
Gözlerime yükselen
Tıka kulaklarını
Duymamak için
İçten tatlı sözleri
Sana atan kalbimden
Dilime akseden
Nafile yarim
İşleyecek kalbine
Aşkıma elçi şiirlerim
Duyduğum derin sevgim
Bir gün fark ettiğinde
Senin içinde yaşadığımı

                                                                            Korkut Sabah Çelik

.................................................................................................................
.................................


Nakarat

Küçükken derdi ki, dadım:
Çoğu gitti, azı kaldı.
Büyüdüm, ihtiyarladım,
Çoğu gitti, azı kaldı.

Vur kazmayı dağa Ferhat
Çoğu gitti, azı kaldı.
Kişne kır at, kişne kır at
Çoğu gitti, azı kaldı.

Doğar bir gün benim günüm,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Kırk gün, kırk gece düğünüm,
Çoğu gitti, azı kaldı.

Ektik, ektik, yetişecek,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Bütün yollar bitişecek,
Çoğu gitti, azı kaldı.

Bir gün anlaşılır şiir;
Çoğu gitti, azı kaldı.
Ekmek gibi azizleşir,
Çoğu gitti, azı kaldı...

                                                                      Necip Fazıl Kısakürek

.................................................................................................................
.................................


Namert Sofrası

Hey Arkadaş!...
Düşme..
Ama düşersen;
Görürsün, aşkın yalan yüzünü,
Dostlukların ucuzluğunu,
İhanetin binbir türünü,
Yalnızlığı,
Ve ne kadar hızlı yalnızlaştığını...

Düşme!...
Ama düşersen;
Görürsün, arkadaş düşmanlığını,
Dedikodu bataklığının çirkin yaratığını.
Akılsızların, nasıl akıl verdiğini,
Dürüstlüğün, sanki eksiklik olduğunu,
Düşersen, görürsün,
Sakın düşme!...

Düştüğünde;
Güneş ışığını senden alır mı?
Soğuk seni dondurmağa çalışır mı?
Rüzgar sende fırtına mı olur?
Su tadını acılaştırır mı sende,
Toprak seni almamazlık mı eder,
Açmaz mı evin kapıları kilitlerini,
Tavuk yumurtasını vermez mi sana,
Sarısını mı alır senden yumurta,
Kedin,köpeğin saldırır mı düştüğünde sana,
Kanaryan terk mi eder seni?
Atın, eşeğin çifte mi atar sana,
Meyve tadını mı değiştirir sofranda,
Kalem yazmaz mı elinde,
Şarkılar, türküler küser mi sana,
İhanet eder mi sazın telleri,
Notalar düzen bozar mı düştüğün için,
Şiirler düz yazıya mı dönüşür, dedikodu gibi...

Hayır...Hayır...
Bin kere hayır...

Sadece dost bildiğin insancıklar,
İnsan müsvedeleri,
Ya da, insan rolü yapan "HİÇ"ler;
Namert sorasında baş köşede oturanlar,
Ve oturtanlar,
İhanet tohumuyla doğanlar;
İşte bunlar...
Sadece bunlar.

Hey arkadaş!...
Düşme!
Ama, bunları gör...

                                                                                     Necat İltaş

.................................................................................................................
.................................


Nargile

Tam unuttuğumu düşünürken seni
Haber gönderdi yeni sevgilim
"Beyazıt'taki tarihi nargile salonunda
Bekle" dedi beni
Hava da aynı seninle ayrıldığımız günkü gibi
O da aynı senin gibi
Korkum senden değil
Nargilenin kokusundan
Ya ağlarsam
Gitmesem mi?

                                                                                 Gökhan Yakacık

.................................................................................................................
.................................


Nasıl Bir Dünya

Takıldım dünyanın yırtık ağına
Konamadım bir sevginin dalına
Düştüm denize sarıldım yılana
Nasıl bir dünya anlamadım gitti

Aşk denen derdi şarkılarda dinledim
Sevip sevilmeyi filmlerde izledim
Her kapıdan sevgi dilendim
Nasıl bir dünya anlamadım gitti

Aynalar mı yalan söylüyor
Yoksa gözlerim mi yanlış görüyor
Siyah saçlarım yavaş yavaş ağarıyor
Nasıl bir dünya anlamadım gitti

Bıraktım kendimi tozlu yollara
Aldırmıyorum artık geçen yıllara
İnanmam bir daha yalan fallara
Nasıl bir dünya anlamadım gitti

                                                                                       Halil Yücel
 

.................................................................................................................
.................................

Nasıl Öderim

Bugün yalan dünya, yarın ahiret
Sen imdat etmezsen kime giderim.
Bu borcun altından kalkmak marifet,
Ben senin hakkını nasıl öderim?

Sayende karıldı bu aşkın harcı
Sabrınla örüldü kalesi burcu,
Gözümde büyüyor bir şükran borcu,
Ben senin hakkını nasıl öderim?

Ne hata, ne özür, ne kusur gördün,
Ne günah işlesem sen mazur gördün,
Yıllardır ne rahat ne huzur gördün
Ben senin hakkını nasıl öderim?

Nasıl yaramazdım, nasıl haşarı,
Bir gün evci idim, beş gün dışarı,
Ödülsüz kalır mı bunca başarı,
Ben senin hakkını nasıl öderim?

Bana bahar verdin, kendin kışladın,
Ben azar bekledim sen alkışladın,
Ben ceza bekledim sen bağışladın,
Ben senin hakkını nasıl öderim?

Ne yalan söylesem sen gülüp geçtin,
Ne günah işlesem sen silip geçtin,
Ne kadar yenilsem sen galip seçtin,
Ben senin hakkını nasıl öderim?

Sen nöbet beklerken viranelerde,
Ben efkar dağıttım meyhanelerde,
Ömrüm de tükendi bahanelerle,
Ben senin hakkını nasıl öderim?
Ben senin hakkını nasıl öderim?

                                                                                     Cemal Safi

.................................................................................................................
.................................

Nasıl Zengin Olunur?

Ülkenin ünlü sanayicilerinden biri,
Kuruluşlarının her biri, iri mi iri.
Reytingi yüksek bir televizyon kanalında,
Söyleşi konusuydu, zenginliğinin sırrı.

- Duyduğuma göre önceleri fakirdiniz,
Nasıl oldu da bu serveti biriktirdiniz?
- Hay hay anlatayım, ta başından berisini,
Madem ki siz zenginlik konusuna girdiniz.

Beş kuruşum vardı, pazardan aldım bir limon,
İki katına satınca, kuruşum oldu on.
İki limonu sattım, nakitim oldu yirmi,
Sonra kırk, sonra da seksen; yüz olmuştu, pardon.

Kasayla limonlar alıp satmaya başladım,
Önce bir kasa, sonra da iki. Adım adım,
On kasa, sonra yirmi kasa, kırk kasa derken,
Elli kasalık serveti artık yakaladım.

Yüz, ikiyüz... Soran sıkıldı, sözünü kesip,
- Ve böylece, bu servetlere oldunuz sahip.
- Ne gezer efendim, böyle zengin olan var mı?
Babam bir define buldu, oldu bana nasip.

                                                                                     Ekrem Şama
                        
.................................................................................................................
.................................

Nasılsın?

İyi günlerimde çok eller uzanır ellerime,
Resmimi baş köşeye asarlar...
Fakat demir kapıların her kapanışında üzerime,
Ardında taş duvarların her kaldığım zaman,
Ne arayan beni, ne soran...

Eeeehhhh, daha iyi be bunun böyle olduğu...
Minnetim ve borçluluğum yalnız sana kalsın.
İyi günlerimde benim unuttuğum insan eli
Nasılsın???

                                                                         Nazım Hikmet Ran

.................................................................................................................
.................................

Nasihat

Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelirse
Onu yad ellere açıcı olma

Mecliste arif ol kelamı dinle
El iki söylerse sen birin söyle
Elinden geçtikçe iyilik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma

El ariftir yoklar senin bendini
Dağıtırlar tuzağını fendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Katı yükseklerden uçucu olma

Karac'oglan söyler sözün başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni hep küçük düşürür
Kötülerle konup göçücü olma

                                                                                   Karacaoğlan

.................................................................................................................
.................................


 

 

   
FATİMA