
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z 
Içimin Bagciklarini Çözüyorsun
Tutundugumsun
bize yagan yagmurlar
Islatiyor kalbimi
Saçaklari kurumuyor içimin
Yanginim sönmüyor
Ve bitmek bilmiyor
Çaresizligim
Sen içimin bagciklarini çözüyorsun
Bulutlar iniyor dizlerime
Sevdigimsin
Altindan bir gülüştür seninkisi
Notalara karişan
Gözyaşlarimla örüyorum
Gülüşünün çevresini
Ve birden degişiyor
Hayallerimin merdiveni
Sen içimin bagciklarini çözüyorsun
Güneşi yakiyor yalnizligim
Hasretimsim
Önce yelkenlerimi kaptiriyorum rüzgarina
Sonra yüreginin dalgalarinda boguluyorum
Şimdi de siginiyorum kumsalina
Göster yüzünü
Siginiyorum sana
Sen içimin bagciklarini çözüyorsun
Denizi boyuyor ellerim
Özlemimsin
Aciyla büyütüyorum seni
Sen böyle deniz
Böyle ben koktukça
Işliyorum sevdami
Mavinin çakirina
Sen içimin bagciklarini çözüyorsun
Işliyorum sevdami
Yüreginin ortasina
M. Akif Gülal
.................................................................................................................
.................................
Içimizden Biri
I
Onikiye beş var...
Yaşamin ucundasin
Ha bitti, ha bitecek
Kaderin avcundasin.
Sirrini çözemedinse burçlarin
Suçlama başkasini.
Anahtarini erken yitirmeseydin yalnizliginin
Kapardin şimdi alin yazina
Yaşanti kapisini.
Çirpinma yüce dalgalar örnegi,
Yipratma kendini boşuna
Mezar kazilmiş bir kez
Degmez kahroluşuna.
Son damlasina kadar
Içmişti mutlulugu
Yine kuruydu dudaklari
Pare, pare... susuzdu.
Oturdu bir gün
Yaşanti öyküsünü yazdi
Tirnak, tirnak yanik tenine.
Kerpiçle onarilmişti kalp duvarlari
Içi, dişi düzdü.
Oysa umutlari vardi yalin,
Gel gör ki yine umutsuzdu,
Mutluluk demişti bunca yil
Mutsuzdu...
Yurdu vardi cennet misali
Kişiligince sonsuz
Şimdi yurtsuzdu.
Piril, pirildi gökleri
Maviydi, bulutsuzdu.
Bitiremedi öyküsünü bir türlü.
Son istasyonda
Son çiglik sustugunda
Söyliyecekleri hudutsuzdu.
III
Bir kuş uçtu mavi çizgisinde
Sabah işiklari kadar ak'ti,
Bulutlar gerindi düşünde
Evren güneşlerce sicakti.
Içinden uçmuş gibiydi,
Göklerdeydi şimdi kanat kanat,
Koparmişti baglarini günlük yaşantisindan
Yer çekimine, inat.
Özgürlügü bayrak, bayrakli
Yükseliyordu durmadan
Yildizlar birer basamakli.
Tükenmek bilmeyen bu yolda
Döndü, bir kez ardina bakti.
Dünya uzakti,
Evren küçülmüştü artik
Dünyasi bir avuç toprakti.
IV
Dogdu... Agladi.
Iyi kötü yaşadi.
Herşeyi ögrendi
Yalniz ögrenemeden gülmeyi
Öldü.
Mehmet Bozkurt Esenyel
.................................................................................................................
.................................
Içinden Tren
Geçen Köy
içinden tren geçen bir köydü çocuklugum
toprak yollarda bahari soludugum
saklambaç-ebelemece-çelik çomak
can kardeşlerimle doyasiya oynamak
ah ne de zevkliydi
kizlarla yakar topum
sen, gaz lambasini
antikacida gördün
bense onun işiginda
mis gibi kokusunu çekerek içime
ev ödevlerimi
havuz hesaplarini
aritmetik problemlerini çözdüm
ücra bir köydü bozkirin ortasinda
ufacik köyün büyücek ilkokulu
sicacik sinifim
ve ilk defa ilkokulda
birincilik alişim
sen, ne gaz lambasinin titreyen alevini
ne de gaz kokusunu anlayamazsin
ablalar kanaviçe işlerken
biz beştaş oynardik
nineler usul usul örerken çorabi
rüyamizda periler uçar, devler savaşirdi
sen, bagri yarilmiş tarlalari da
dere içinde baglari da bilemezsin
irgat çocuklarini
yalinkat bir mintan
yalinayak yavrulari
bulgur aşini, sogani ve çapa yapmayi
bilemezsin tadini güneşin alninda
cacik tasina kaşik çalmayi
ilk sevdayi
ilk kipirtiyi
o köyde yaşadim ben
yakiştiriverince yaşli bir teyze
ve sinifta gelince
göz göze
yüregimde titredi çocukça sevgi
adi figen'di, adi gibi narin
adi gibi güzeldi
ne ben O'na, ne O bana
sevdim diyemedi
Tülay vardi o yillarda
"ikimiz bir fidanin güller açan daliyiz"
pikapta çalininca kirkbeşlik plagi
bilirdik ki;
o bizim şarkimizdi
içinden tren geçen köyün camiinde
imamdi babam
kürsüde arslan
cenazede ceylan bakişli bir adam
ve okuma yazma bilmeyen anam
ihlasi, harami-helali, kul hakkini
ögretti bana
camide başladi çocukluk serüveni
ne imam hatip, ne ilahiyat
o ananin verdigini bana veremedi
tren geçen köyden
demiryollarinin kavşagi bir şehre
adi gibi eski, adi gibi gizemli
tahsil için ilk yolculugum
köyde kaliyor ah çocuklugum
gögünde fantomlar-füzeler uçuşan şehirde
ilk gençlige uçuşum
trenlerin kavşagi bir şehirdi gençligim
demiryollarinin kucaklaştigi şehirde
sikici hafta sonlari
sinemada klasik türk aşklari
canan perver ölürken ferdinin kollarinda
batsin bu dünya derdi orhan amca
aglardik sessizce
ilk gençligimin siyah-beyaz firtinasi
elimde tesbihim
hem de oltu taşi
içinden tren geçen bir köydü çocuklugum
trenlerin kavşagi bir şehirde
ilk gençlige uçtum
tipki filmlerdeki gibi
son duragim haydarpaşa
hayallerimin şehri, asitanesi
saadet kapisi, fetih incisi
sevdanin tadi elbet firkatti
vuslata erince deniz kentinde
hayal de bitti, ideal de bitti
denizin kentinde hayatim şimdi
sicacik evim
seçkin bir eş ve minik yavrularim
denizin kentinde gerçekler şimdi
oglum birak kumandayi, aç şu filmi
onda çocuklugum, onda trenler
vagonlar dolusu geçti hayaller.......
Mehmet Sözeri
.................................................................................................................
.................................
Ifadesizligimiz
gün eksikligi
kendine mesken eylemiş
yabancilaşiyor
insan olan yanlarimiz
duyamadigimiz seslere
göremedigimiz yildizlara
dokunamadigimiz tenlere
adiyoruz
düşlerimizi
yapraklar dökülüyor
gözlerimizden
yaşlar gibi
ama kuru
ve cansiz bir gidişe ait gibiler
aldigimiz kararlara
kurban gidiyor
gidişlerimiz
suskunlugumuz
ifadesizligimizdendir.
Murat Tali
.................................................................................................................
.................................
Hadi Bir Karanfil
Koyalım
hadi bir karanfil koyalım vurulduğumuz yere
ya da bir mum yakalım
oysa, bir ağaç bile değilsiniz soluk alan
yitikler ortasında
bin bin filan çoğalınmaz artık
o masal o, sizin dediğiniz
binde biri gelselerdi geriye
yeniden doğsalardı dediğiniz gibi
kurtulmuştunuz...
kim yitirdi siz buldunuz
bırakın onları şimdi
gelin önce, bir karanfil koyalım vurulduğumuz yere
sonra bırakalım
binler... milyonlar... milyarlar koysun...
ve halka alabildiğine genişlesin... genişlesin...
yürekler bırakalım karanfillerle
inançlar bırakalım... azimler... yeminler...
hadi gelin,
hadi bir karanfil koyalım vurulduğumuz yere
sonra sokulalım birbirimize daha bir
sıklaşsın saflarımız
çözülen, ödün veren yıllardır...
ezgiler söyleyelim bir yandan
'ankara'nın taşına bak...'
aydınlık sabahların türküsü olsun
aydınlık yarınların...
önce biz söyleyelim
sonra yavaş yavaş herkes söylesin
sonra, yer gök inlesin.. sonra, yer gök dinlesin...
sonra, tüm ulusça söyleyelim, verip el ele
ama önce, gelin
gelin, bir karanfil koyalım vurulduğumuz yere...
Ergun Evren
.................................................................................................................
.................................
Iki Yabanci
Bir sözün yeterdi herşeyi silmeye,
Bir bakişin döndürürdü beni geriye,
Gözlerim gözlerine yemin etse de,
Bu kaçinci haykirişim bilmem ki ben de!
Bir gülüşünle geceler gün olurdu,
Solmuş ruhuma su katardin hergün!
Hergün saatinde alinan ilacimdin sanki,
Seninle başlardi yeniden hergünüm!
Herşeyin bitişiydi gidisin!
Son nefeste son bir direnişti sanki!
Biliyorum herşey için çok geç şimdi,
Şimdi biz iki yabanci miyiz yani?
Zekiye Sarı
.................................................................................................................
.................................
Ilgaz Dağlarından
Siz, ağaçlar, elbet beni bildiniz,
Ben sizden ayrılmış yürür bir dalım.
Ey çamlar, köknarlar, ey yeşil deniz.
Ben kendi kendini sürür bir dalım.
Kırığım, içimden çıkmaz bu acı,
Gün oldu başıma hasretin tacı,
Düşündüğüm zaman asıl ağacı,
İçimi yalnızlık bürür bir dalım.
Ne sert kış ne gümrah ve gölgeli yaz,
Ne ılık meltemler, ne keskin ayaz.
Mevsimler derdime bir şifa olmaz,
Ben kökünden kopmuş çürür bir dalım.
Özgür Çelik
.................................................................................................................
.................................
Ilgıt Ilgıt Seher
Yeli Esiyor
Ilgıt ılgıt seher yeli esiyor,
Gavur dağlarının başı dumanlı.
Gönül binmiş aşk atına aşıyor,
Bre beyler, cünunluğun zaman mı?
Aşağıdan iskan evi geliyor,
Bezirganla koç yiğide gülüyor.
Kitabın dediği günler oluyor,
Yoksa devir döndü ahir zaman mı?
Dadaloğlu'm sevdası var başımda,
Gündüz hayalinde gece düşümde.
Alışkan tüfekler dağlar başında,
Azrail'den başkasına aman mı?
Dadaloğlu
.................................................................................................................
.................................
Ilk Aşkim
Şimdi geçmişinden bir nakiş olmuş,
Benim ilk aşkimin yüzünde hüzün.
Anladim, içimde sönmeden kalmiş,
Yillar sonra gördüm, hatirladim dün.
Almiş omuzuna yillari bir bir,
Ne savrulan saçlar, ne de o kibir..
Beni esir alip baglayan sihir,
Düşündüm de şimdi, nerede bugün.
Saçi baglamişti bir kement olup,
Kalbimin en ince telini bulup,
Ben severken onu, yanip kül olup,
O küller savrulup bitti o güzün.
Yürüyordu eşinin eli elinde,
Ne vardi bilmem ki bana zulümde!
Ne buldun ilk aşkim bu sevgilinde?
Sormadim, anlami yoktu bu sözün.
Baktim arkasindan yürüdü gitti,
Beni anilarla sürüdü gitti,
Hatirasi kaldi, o çoktan yitti,
Elinde kayboldu kaprisin, nazin.
Kenan Erzurum
.................................................................................................................
.................................
Ilk Öpücük
Seni heyecanla ve usulca
öpmüştüm ilk.
Kalbim, kalbim degildi o an
benim degildi.
Sen kollarimdaydin,
Istanbul karşimizda.
Pirpir ve yarim ayli bi geceydi;
Bu arada bi de polis vardi
karşi kaldirimda.
Işte o akşam attik
ilk adimi,
Yillar sonra degdi elin elime
Ve adimlarimiz beraberdi artik,
Ayni yastiga da koymadik degil başimizi,
Mevsimlerden ilkbahar ya da yaz da degildi!
Nicesinde bulamadigimizdi sevgi;
Ama içimizdekini de yitirmemiştik hiç,
Ve şimdi sevgiliydik.
Yıldırım Pehlivan
.................................................................................................................
.................................

|