
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z 
E
n s t i t ü l e r i m i z
Ercişinde Vanın ve Akçadağında Malatyanın
Ve de daha nice saymakla bitmez alacakaranlık ve kuytu,
Ot bitmez ve ışık girmez taşlı tarlalarında
O bağrı yanık Anadolunun,
O güzelim Devrim ışığı bir parıldayıp da bin sönmüştür,
O özgün, o kendimizin, o her türlü hepimizin,
Yarınlardaki geleceğimiz ve olumlu meşaleleri,
Çocuklarımızın, medeniyet beşiği...
Hala tüterek dumanı zaman, zaman
Onmazcasına yıkılıp da yanmıştır...
Bilgi, disiplin, çalışma ve ilim
Ve irfan ve gelişim ve de Evrim
Toprağın altında,
Rezalet, namussuzluk ve cehalet
Ve de her türlü renkte ihanet
Ellerimizin içinde kalmıştır...
Hüseyin Gündüz Öklem
.................................................................................................................
.................................
E y ü p
İstanbulun fethiyle anılır adı
Tarihler boyunca hiç unutulmadı
Ensariden bizlere yadigar kaldı
Sessizdir sakindir huzurludur Eyüp
Her köşesi bir tarih bir efsanedir
Kalplere nur veren ziyarethanedir
Orda dua orda niyaz halisanedir
Sessizdir sakindir huzurludur Eyüp
Mavi Haliç sahilinden gezerek gelin
Mihmandarın türbesinde dualar edin
Piyerlotiden bakıp şehri seyredin
Sessizdir sakindir huzurludur eyüp
Nihat İncekara
.................................................................................................................
.................................
Ebuzziya'da..
ebuzizya'da bir berduş
elleri koynunda bir
köpek öldürene mahkum olmuş
üzeri yırtık içinde ve yamasız
ve yağmurdan yağmura yıkanan
hırpani saçları..
ebuzziya'da bir berduş
ve nasıl bir rüzgarla savrulmuş?
formalite bir yaşam içinde bir insan
gözlerinde herkese yabancı bir lisan
gözlerinde,
her an kırılacak gözyaşları var buzdan.. K. Çağlar Aksu
.................................................................................................................
.................................
Edirneden
Çanakkaleye Selam
Uluğ Turanlıoğlu'na
Kim demiş Çanakkaledesin
Kim demiş evinden uzak
Çok uzaklardasin.
Sabahlari Ayşekadin camiinde
Okunurken ezan;
Rüzgarlar getirir sana
Yemyeşil çinarlardan,
Her derde deva Pinarlardan
Binlerce, yüzbinlerce selam.
Hale'li gecelerle
Lacivert akşamlarda
Öpüşürken güneşle Meriç
Köprülerde akseder
Neva makaminda bir şarki.
Dolaşir misralar Lale dudaklarda
Ve bir nazire olur Israilin meyhanesi
Ömer Hayyam tekkesine.
Bu loş meyhanede
Titrek bir mum işiginda
Üç-beş kafadar, kulak verir senin
Eski yillardan kalan sesine.
Kadehler konuşur,
Misralar uyanir uykusundan.
Anilir devr-i saltanat-i Esbak-i
Fakir Edirne'nin,
Şair Edirne'nin,
Ardindan okunur destan-i kebir-i
Çanakkale'nin,
Nice Ulug-lar Nice Mehmet'ler
Gelir geçer... Alin yazisi gibi,
Bir masal olur maceralar
Bir varmiş bir yokmuş.
Yine sen Çanakkale'de
Bizler Edirnedeyiz.
Aslinda bu vatan:
Ne Çanakkale Ne Edirne
Ne Ankara, ne Ardahan, ne Van.
Bu vatan:
Bazan.. Kars kalesinde bir Bayrak olur
Bazan.. Edirne köprülerinde bir şarki
Bazan Çanakkalede bir destan Mehmet Bozkurt Esenyel
.................................................................................................................
.................................
Efendim
Hasret Sana bu gözler, gönlüm yolunu gözler,
Huzûra ersem bir kez, bahara döner güzler...
Erse pâyine başım, hep çağlasa gözyaşım,
"Sen Sen" deyip ağlasam, kalkar bütün pürüzler...
Köyünün pembe rengi, bulunmaz asla dengi;
Temizlenip giderler, günâhla gelen yüzler.
Gelenler erer nûra, her biri bir sürûra,
Rahmet yağar heryana, kalır mahrûm gözsüzler...
Toprağından tozundan, o mübârek izinden
Zulmetli dünyâlara akar gelir gündüzler...
Ölgün ne desem Sana, medhin düşmezdi bana;
Birşey diyeyim dedim, vefâ etmedi sözler.
O derin şefkatinden, çok engin himmetinden,
Dönüp bir teveccüh kıl; rûhum lütfunu özler! M.
Fethullah Gülen
.................................................................................................................
.................................
Efsane
Yıldızlar uzaktan bakarlar,
Hayatın akış tarzına,
Güneş ise dinlemekle yetinir,
Yüreklere fısıldanan şarkılara..
Efsanelere inanır mısın bilmem!
İnanmak önemli değil aslında,
Mühim olan efsaneyi yaşamak,
Az da olsa birşeyler yakalamak.
Efsaneye göre,
Yıldızlar sevenleri anlarmış,
Her zaman yanlarındaymış.
Güneş ise sevgilileri yanına alırmış,
Onların arası soğumasın diye..
Peki sen ne dersin?
Güneşin yanına varmaya
Yıldızların yanında olmaya!!
Fuat
Polat
.................................................................................................................
.................................
Eftelya
Denizde olmak var şimdi
Gecenin bi vakti
Bilmediğin sularda dolaşmak...
Haydi Reis!
Sen ki yılların eskitemediği adamsın,
İmbat dostundur, sesleniver;
Bize halatları toplamak kalsın.
Hey yüreğim hey!
Mehtap da vurmuş ya sulara,
Denizkızları istersin sen
"Yanına da rakı" dersin utanmadan
Gururlusundur, eyvallah etmezsin kimseye
Ama başladı mı bir kez fasıl,
Dur diyemezsin...
"Ay beyaz deniz mavi, eğlenin kızlar..."
Sabah edelim bu geceyi Reis!
Kuru kuru değil yalnız!
Geç karşıma, şerefe diyelim Eftalya'ya!
Sesimizi duyan koşsun denize
Öyle bir karşılayalım ki sabahı;
Diğer tüm sabahlar hasetinden kudursun...
Sen demiştin Reis:
"Yıllar önceydi
Deli divaneydi gönül aşkından ya,
Denizden başka karşılık veren yoktu.
Efkar fazla geldi, çarpıldık...
Bir an geldi; kadehtekini deniz sandık,
Kıyıya vuranı rakı...
Atalım dedik kendimizi, deryaya karışalım
Yalnız o bilir halimizi
Nasip işte, o bizi almadı koynuna ama
Biz ona abayı yaktık"
Bi daha anlat be Reis!
Bak şu yıldız hiç duymamış o öyküyü...
Levrek de gelmiş sofraya,
Yanında roka yatıyor
Daha ne!
Hah, şöyle! Bitir kadehini!
Doldur tekrar, doldur da başka hatıralar canlansın
Nasıl tanışmıştık seninle?
Ben rıhtımda ağlardım,
Sen hep bana bakardın uzaktan
Her gece isyan ederdim kaderime orada
Bir defasında beni çağırdın
"Gel bakalım delikanlı!" dedin
Anlattırdın derdimi.
Güldün sonra...
"Hey gidi kahpe dünya hey!"
Ne ağlar bu garip her gece kıyıda diye düşünürdüm;
Doğru ya!
Aşıksan eğer,
Az uz, dere tepe düz, ne yöne gidersen git;
Her yol denize çıkar..."
Nice zaman geçti Reis,
Değişen bir şey yok.
Dünya aynı dünya, öylece duruyor,
Lakin sevdalar artık aşındı
Kaç defa geçtik o yollardan biz;
Kimi kez ölümüne, kimi kez kör gibi...
Ama yorulduk be...
Yolu kestiler uçtuk,
Kanadımızı kırdılar koştuk
Sona yaklaştık Reis!
Bırak bu geceyi mutlu geçirelim
Sen de zalimleşme...
Her gün denize açıldık da ne oldu?
Kurtardı mı bizi melûn?
Ne gezer!
Daha beter vurdu namerdin eli!
Sonunda anladık değil mi?
Biz ne kadar seversek sevelim,
O kadar sürgün edildik
Gördüğümüz her düşte biraz daha kovulduk,
Kendimizin sandığımız hayatlarımızdan...
Bırak rahat ölelim be Reis!
Ağlayanımız olmasın isterse
Kim bildi ömrümüzce kadrimizi, kim?
Haydi, şerefe!
Ne olur sevdasız göçsek sanki?
Dalgalara ver burnunu, hızlan;
Bırak bizi son gören Eftalya olsun...
Mustafa Bilen
.................................................................................................................
.................................
Ege Parmaklar
Deniz parmaklaşıyor
Sülünleşiyor
Çalıyor, çalıyor toprağın ses tellerini
Bir ses...
Şaşırıyor insan, parmaklar mı tel
Yoksa yeşil teller mi parmak.
Dupduru, pırıl pırıl bir mavimsi
Mavi bir el, ipince parmaklar
Dokunsan güzelleşirsin
Ölmezleşirsin öpsen o parmakları
Öylesine derin mavi o
Öylesine ılık baygınlık.
Foça'nın Ege'sinde parmaktı mavi el
Ama değil hiç değil insan parmakları
Renk musikisiyle
Yürüyor insan gözlerine
Bakıyor, sarkıyor insan bakışlarından
Habersiz ama hepsi gözlerindeki Ege'den.
Okşadım denizin parmaklarını
Ölümsüzlüktü, yaşatan
Yeşillerden de bakmak isteğindeydi
Değiştirecekti çiçeklerin tüm renklerini
Ama ne yazık ki
Yüreklerindeki Ege'yi bulamayan kör insan parmaklar
Onun yeşillikteki ruhunu öldürmek için
Tüm kıyılarda yeşillik bekliyordu. İbrahim Zeki Burdurlu
.................................................................................................................
.................................
Eglence Ve Ciddi
Sabir
Ciddi dünyanin eglencesindeyim ben
Dans ettiklerini duyarak düşünüyorum ayrica
Hatirladigim her şeyin durmasi
Ve başimin altinda kumu koklamakti
Bebek oyuncaklar gibi dövüşmedim asla seninle
Nereden çikti bu kagittan elbiseler?
Enseme sertçe vurdular hayaletler gibi
Çünkü bu gece iki kulak uyuyacagim
Güneş gibi döndürmek için yakalayacaktim ki
Şapka sallanti önümde, .... hatirliyorum
Gülünç bir dansçiydi oyunu bitiren
Geri gitmenden korkuyorlardi sanki
Arkami kapattilar yeniden başlamadan
Sadece kendini korumak gerekirdi
Ilk zamanlarda hatirladigim bariyerlerdi
Ve etrafimdaki insanlar o gün büyük gündeymiş
Birileri galiba tekerlige dokundu
Yolun sonunda siyah odada egleniyorlar
Ama benim yaptigim sadece sabretmekti. Bülent Yılmaz
.................................................................................................................
.................................
Eğer
bırakıp gittin beni tek başıma,
keşke çıkmasaydın gönül tahtıma,
madem ki böyle çekip gidecektin,
neden beni çılgın gibi sevmiştin?
mevsim yaz olsa da baharım sendin,
sen benim bitmeyen hayallerimdin,
hani mahşere kadar sevecektin?
yalancı ben miyim, yoksa sen misin?
eğer bir gün bana dönersen geri,
ne olur sıkıca tut ellerimi,
bırak bakışların hep bende kalsın,
gözlerin benden sakın ayrılmasın...
Hüseyin Erdoğan
.................................................................................................................
.................................

|